Süleyman Ulaş Akbaş

CHP Kaş İlçe Başkanı (35. - 36. dönem)

Elbet Bir Gün Buluşacağız...

Toplumsal ve Siyasi Dejenerasyon: Ahlaki Çöküşün Anatomisi

Modern toplumların karşı karşıya kaldığı en büyük tehditlerden biri, görünmez ama etkisi derin olan bir virüstür: dejenerasyon. Bu kavram yalnızca bireysel ahlakın zayıflamasıyla değil, toplumsal yapının ve siyasal sistemin çürümesiyle de ilgilidir. Ne yazık ki günümüz Türkiye’sinde bu dejenerasyon, artık sadece bir tespit değil, bir gerçekliktir.

Kazanmak İçin Her Yol Mübah Mı?

Siyasi sahnede yer almak isteyen birçok kişi için başarıya giden yolun üzerindeki ahlaki engeller önemsizleşmiştir. Ahlaksızlık, yolsuzluk, iftira, karalama… Hepsi meşrulaştırılmıştır. Bir koltuğa ulaşmak için değerler göz ardı edilmiş, erdem yerini çıkarcılığa bırakmıştır. Bu durum sadece siyasetçilerle sınırlı değildir; toplumun çeşitli kesimlerinde de "kazananın yanında olma" arzusu, ilkesizliği ve omurgasızlığı ödüllendiren bir kültürü beslemektedir.

İlkesizlik Bir Sisteme Dönüştü

Bugün muhalefetteyken her karara karşı çıkanlar, iktidara geldiklerinde aynı uygulamaları savunur hale gelmektedir. İtiraz ettikleri şeyleri yapar, sonra da “Zaten onlar da yaptı, biz daha az yapıyoruz” diyerek meşrulaştırırlar. Oysa haklılık, sayıca az yapmaktan değil, hiç yapmamaktan geçer.

Dejenerasyonun Bahaneleri

Eleştiriye tahammülsüzlük, sorgulayanı linç etme kültürü, hataları görmezden gelme alışkanlığı… Tüm bunlar, dejenerasyonun bir başka boyutudur.
“Bir kereden bir şey olmaz.”
“Şimdi sırası değil.”
“Tam iktidara geliyoruz.”
“Önce bir güçlenelim.”
Bu tür bahaneler, aslında dönüşümün başladığı yerdir. Çünkü iktidar, insanın içini en çabuk değiştiren aynadır.

Koltukla Gelen Değişim

Ne yazık ki pek çok kişi, koltukla birlikte dönüşmektedir. Dün eleştirdiği her şey, bugün olağan hale gelir. Siyasi ideolojiler yerini kişisel çıkarlara, ilke ve değerler ise makamlara feda edilir. Bu dönüşüm öylesine hızlıdır ki, temsil edildiği iddia edilen ideolojinin “i”si dahi ortada kalmaz.

Ama asıl tehlike yalnızca koltuğa oturanlarda değil, o koltuğun etrafında dönenlerdedir.
Yalakalıkla yakınlık karıştırılır, çıkarla sadakat birbirine karıştırılır. Güce yakın durmanın verdiği sıcaklık, vicdanın soğuk gerçeklerini bastırır.
Eleştirmek bir yana, her sözleri alkışlanır, her hataları başarıya dönüştürülür. Böylece yozlaşma bireysel değil, kitlesel hale gelir.

Sonuç: Hesaplaşmadan Arınma Olmaz

Bugün yanlış yapanın hesabı sorulmazsa, yarın doğru yapan kalmaz. Unutulmamalıdır ki bir toplumun direnci, sadece iktidar sahiplerinin değil; sıradan vatandaşın da doğruları savunmadaki ısrarına bağlıdır. Sessizlik, rıza doğurur. Rıza ise çürümeyi hızlandırır.

Bir kereden bir şey olur.
Göz yumulan her yanlış, geleceğin karanlığına atılan bir adımdır.
Ve kimse, sorumluluktan muaf değildir.


"Ahlak, güç karşısında eğiliyorsa; o toplum çürümeye başlamıştır."

 

Ulaş Akbaş
CHP Kaş İlçe Başkanı (35. ve 36. Dönem)